Hani bazen
elle tutulur gözle görülür bir sebep yoktur da, canın sıkkın olur ya. İşte o en
zoru. Çünkü elinde somut bir sebep olsa, kızacaksın, bağıracaksın, belki bir arkadaşınla paylaşacaksın, belki de
ağlayacaksın biraz rahatlayacaksın. Ama sözle ifade edebileceğin bir sebep yok ve
canın sıkkın işte, keyfinde kaçık, bunu açıklaması en zor. Kime mi zor?
kendine, etrafındakilere zor. Zaten kimsenin de seni anlamasını bekleme, anlamazlar seni, anlayamazlar.
Aslında belli
bir sebep yoktur da birikmişler vardır, zamanında sümen altı ettiğin, önemsizleştirdiğin,
görmezden geldiğin, belki bir söz, belki bir bakış, belkide yaşadığın bir olay kısacası
kumbarana biriktirdiğin küçük ama can sıkıcı şeyler. Bir süre sonra kar topu
gibi yumak haline gelip, kalbini sıkıştırmaya başlar. İşte o zamanda sebepsiz
can sıkıntıları, sıkışmışlık hissi..
·
Mekan ruhunu
sıkıyor sanarsın, değiştirirsin; olmaz,
· En sevdiğin
kitabı eline alırsın; ilk cümleyi 6. kere okurken yakalarsın kendini,
· Kafanı
dağıtacağını düşündüğün bir film koyarsın; film yarılanmış olur da sen bambaşka
yerlerde gezindiğini anca farkedersin zihninde.
·
Toksundur
ama buzdolabına gidip gidip tekrar yerine geri dönersin.
·
En sevdiklerine
bile ilgi gösterecek isteği bulamazsın.
·
Instagram,
facebook; bir süre sonra miden bulanır ekrana bakmaktan; yine sığamazsın hiç
bir yere.
Sığamazsın..
Sığınamazsın işte..
Yani bir türlü olmaz bazen.
Evet şu an canım çok sıkılıyor, keyifsizim, tadım yok ve hiç
bir şey yapmak istemiyorum. Açıklanacak sebepte yok. Evet öylece duracağım.
Kimseyle de konuşasım yok, buluşasım yok, hatta gülesim bile yok. Bugün canım
depresyonda olmak istiyor. Tamam kendime izin veriyorum bugün! Kaçmayacağım
sıkıntılarımdan. Sıkkın canımla başbaşa kalacağım.