31 Aralık 2009 Perşembe

Bir yılbaşı hikayesi

Adam 3 yaşındaki kızını, gayet pahalı bir hediyelik kaplama kağıdını ziyan ettiği için azarlamıştı. Küçük kız, koskoca bir paket altın yaldızlı kağıdı bir kutuyu eğri büğrü sarmak için kullanmıştı...
Yılbaşı sabahı küçük kızı, paketi getirip:
"Bu senin babacığım" dediğinde çok üzüldü.
Acaba gereğinden fazla mı tepki göstermişti kızına. Bir gece evvel yaptığından utanarak, kutuyu açtı.
Fakat kutunun içi boştu.

Hoşgeldin 2010



Yeni Yılda hayatı tutabilmek,
Sevgiyi kaçırmamak,
Keşke dememek için,
Umut'unuzu kaybetmeyin ve
Düşlerinizi ikiyle çarpın bu kez,
ve onları gerçekleştirecek zamanı ayırın kendinize...
Mutlu, Huzurlu Yıllar

28 Aralık 2009 Pazartesi

Hoş sohbet kahvaltı..


Hafta sonlarında en çok zaman menfumu olmamasını seviyorum.. Robot gibi kendimi programlamak zorunda değilim. Kalkış saatim gibi mesela.. Birde en çok kahvaltılarını seviyorum haftasonlarının.. Genelde hafta içi kahvaltı yapamadığımızdan belki.. Belkide acele acele bişeyler atıştırma zorunluluğum olmadığından.. Kahvaltı en sevdiğim öğün aslında ama hafta sonu kahvaltılarının yeri bir başka. Birde  hoş sohbet arkadaşlarla olursa doyulmaz bir keyif haline geliyor.. Cumartesi Filiz bizi misafir etti. Bol çeşit vardı masada.. En güzeli taze ekmek çeşitleriydi..
Kahvaltı sofrasından ne tarif verebilirim diye düşündüm. Kremalı patateste karar kıldım. Genelde et yemeklerinin yanına garnitür olarak hazırlanır ama kahvaltıda büyük bir iştahla yenildi.

KREMALI PATATES : Kullanacağınız tepsiyi hafifçe yağlayın. 5-6 adet orta boy patatesi halka halka doğrayın. Patatesleri yıkayıp, tuz ve karabiber ile harmanlayın. Yağlamış olduğunuz tepsiye patatesleri dizin. Küçük kutularda satılan 1 paket kremayı patateslerin üzerine yayın.

En üstede rendelenmiş kaşar peyniri serpin. 200 derecelik fırında üstleri kızarana dek pişirin..

27 Aralık 2009 Pazar

Avucunuzu açmayı denediniz mi?


Asya'da maymun yakalamak için kullanılan bir çeşit tuzak vardır. Bir Hindistan cevizi oyulur ve iple bir ağaca veya yerdeki bir kazığa bağlanır. Hindistan cevizinin altına ince bir yarık açılır ve oradan içine tatlı bir yiyecek konur. Bu yarık sadece maymunun elini açıkken sokacağı büyüklüktedir. Yumruk yaptığında elini dışarı çıkaramaz. Maymun tatlının kokusunu alır, yiyeceği yakalamak için elini içeri sokar, ama yiyecek elindeyken elini dışarı çıkarması olanaksızdır. Sıkıca yumruk yapılmış el, bu yarıktan dışarı çıkmaz. Avcılar geldiğinde maymun çılgına döner, ama kaçamaz. Aslında bu maymunu tutsak eden hiçbir şey yoktur. Onu sadece, kendi bağımlılığının gücü tutsak etmiştir. Yapması gereken tek şey, elini açıp yiyeceği bırakmaktır. Ama zihninde açgözlülüğü o kadar güçlüdür ki bu tuzaktan kurtulan maymun çok nadir görülür.

Bizleri de tuzağa düşüren ve orada kalmamıza neden olan şey, arzularımız ve zihnimizde onlara bağımlı oluşumuzdur.
Tüm yapmamız gereken; elimizi açıp benliğimizi, bağımlı olduğumuz şeyleri serbest bırakmak ve dolayısıyla özgür olmaktır.
Bu örnekle benzeştirirsek; ben, sahip olduğumuzu düşündüğümüz her şeyin bizim için birer tuzak olduğunu fark etmediğimizi düşünüyorum:
-Çoğunlukla konuşmaktan fazla bir özelliğini kullanmadığımız son model cep telefonlarına sahip olmak,
-Belki bir kez giydikten sonra çok uzun sure dolabımızın bir köşesinde unuttuğumuz günün modasına uygun giysilere sahip olmak,
-Okumadığımız kitaplara sahip olmak
-Asla kadranın gösterdiği sürate ulaşamayacağımız en süratli arabaya sahip olmak
-Bize günde 3-5 kez zamanı, başkalarına sürekli zenginliğimizi gösteren kol saatlerine sahip olmak,
-Dünyalarına ve güzelliklerine katılamadığımız, asla yeterli vakit ayıramadığımız, başarılı ve diğerlerininkinden daha güzel çocuklara sahip olmak,
-Vaktimize, nakdimize, aklımıza, çenemize zarar verse bile bir futbol takımı taraftarlığına sahip olmak,
-Sağlığımıza, düzenimize, beynimize korkunç zararlar verse bile gösterişli, dekoratif irili ufaklı anlık zaaflarımızla aldıgımız , bu da olsun diye aldıgımız ,
bir sürü esyaya sahip olmak,
-Oturmadığımız koltuk takımları, izlemediğimiz dev ekran televizyonlar; kullanmadığımız, faydalanmadığımız daha nelere sahip olmak...

Ya da sahip olduğumuzu sanmak...
O maymun gibi; avucumuzda tuttuğumuz sürece (faydalanamasak bile) sahip olduğumuzu sanmıyor muyuz?
Ve ancak parmaklarımızı gevşetip bunlardan vazgeçtiğimiz zaman gerçekten özgür olup tüm yeteneklerimizi kullanabilir hale gelmeyecek miyiz?
Aslında biz bu dünyaya sahip olmaya değil, şahit olmaya gelmişiz. Ah bunu bir anlayabilsek...

25 Aralık 2009 Cuma

Sizce ne bu güzeller?


Oğluma sorarsanız minik karpuz :)
Evet evet şifa deposu turp bunlar...
Turp salatası kış aylarının vazgeçilmezi bizde.. Özellikle havuçla rendelenmiş olarak.
Bu turbu ise geçen gün salata malzemeleri aldığım pazarcı çok fazla almam konusunda ısrar edince aldım.
Çok lezzetli olduğunu söğüş şeklinde doğramamı o şekilde yenildiğini söyledi.. Tadı diğer turplardan çok farklı gelmedi bana ama görüntü nefisti.. Salatalar için çok güzel bir dekoratif bence...

İster yeşil salataya süs olarak kullanın, isterseniz rendelenmiş olarak yiyin, özellikle kış aylarında turbu sofranızdan eksik etmeyin.

Turp, şifa aşılayan sayısız özelliklerinin yanı sıra karaciğerin en yakın dostu olarak da biliniyor. Her gün içilen 1 kahve fincanı turp suyu karaciğeri güçlendirip safra kesesindeki taşları eritiyor. Ayrıca, soğuk algınlığı sebebiyle ortaya çıkan inatçı öksürükte 1 tatlı kaşığı turp suyu içmek, öksürük şurubu kadar etkili. Böbreklerdeki mikropları öldürür. Kum taşlarının dökülmesine yardımcı olur. Sarılıkta faydalıdır. Safra taşlarının düşürülmesini sağlar. Romatizma, siyatik, lumbago tedavilerinde kullanılır. Kabızlığı giderir. Diş etlerini kuvvetlendirir. Yatmadan önce bir bardak turp suyu içilirse, rahat bir uyku sağlar.

Bende de bir alışkanlık var, bir yiyecekten bahsederken yararlarını araştırmadan, söylemeden edemiyorum. Yemek yemek bir vazife niye yapıyoruz bu vazifeyi bak şu şu yararları olduğu için der gibiyim :) ama elimde değil öyleyim :) 

Mantar dolma..



Mantarın faydaları saymakla bitmez...
Demir ve protein açısından şifa deposu özelliği vardır. Mantarın yağ oranı oldukça düşük olduğundan diyet yapanların sıklıkla tercih ettiği besinler arasında gelir. (buda biz hanımlar için önemli bir detay olsa gerek :)

Mantar dolması tarifine gelince... Mantarların büyükçe olanlarını seçelim (yarım kilo kadar).  Soyduğumuz mantarların kararması için limonlu suyun içinde tutun. Bu arada mantarların saplarını küçük küçük başka bir tavaya 1 soğanla birlikte doğranır. Sıvıyağ ve salça ile bir süre kavrulur. Soydugumuz mantarlar küçük bir fırın tepsisine alınır. Üzerlerine tavada kavurduğumuz karışım konulur. Tepsinin dibine yarım çay bardağı su konulup fırına verilir. Pişeceklerine yakın üzerlerine kaşar rendesi konur. Kaşarlar eriyene kadar fırında tutulur. Sıcak servis yapılır. Afiyet olsun...

Zaman ne hızlı geçiyor...


2009'un bitmesine sayılı günler kala,
bir yanda yeni yılın heyecanı
bir yanda geçen yılın burukluğu
değişik duygular içerisindeyim..
Tutamıyorum zamanı :)
Bloğumlada ilgilenemedim bu aralar...
Bu yılı kaçırmadan birkaç tarif daha paylaşmalı hemen..

1 Aralık 2009 Salı

Kolaycacık Poğaça


Çok seviyorum bu poğaçayı, hem çabuk ve pratik oluyor, hemde mayalı poğaça gibi oluyor. Yoğurt miktarını arttırarakta istediğiniz kadar çoğaltabiliyorsunuz hamuru.. İç malzemesi olarakta ben lorlu, patatesli, kıymalı veya zeytinli yapıyorum. Bu poğaçanın üstündeki yumurtayı da oğluş sürdü, dolayısıyla biraz taşmış ama eli deyince daha bi lezzetli olmuştu sanki..

MALZEMELER
1 su bardağı yoğurt, 1 çay bardağı sıvı yağ,  tuz, 1 adet kabartma tozu,alabildiğince un.
(İç malzemesi: lor veya patates)
HAZIRLANIŞI
Malzemeler karıştırılır. Hamur kulak memesi kıvamına gelecek şekilde yoğurulur. İçine damak zevkinize göre istenen malzeme konur.  Poğaça şekli verildikten sonra üzerine yumurta sarısı sürülür. Pembeleşene kadar kızgın fırında pişirilir.

Patlıcan Kebabı


Patlıcanın herhangi bir besin değeri olmadığı söyleniyor ama lezzetli olduğu kesin.
Malzemeler:
4-5 adet patlıcan, 200 gr.  kıyma, 2 domates,1 soğan, 3 sivri biber, Sıvıyağ, Tuz, Karabiber
Yapılışı:
Patlıcanları alacalı soyun. Halka şeklinde doğrayıp, tuzlu su dolu bir kapta biraz bekletin. Yıkadıktan sonra yağda kızartın.
Başka bir tavada soğanları ve kıymayı  kavurun. 2 adet doğranmış domatesi de ilave edip bir süre daha pişirin. En son tuz ve karabiberi de ekleyip, patlıcanların üzerine dökün. 1 adet domatesi ve biberide  geniş geniş doğrayıp kıymanın üzerine koyun. 20 dakika daha fırında pişirin.

Bayram tatlısız olmaz


Hanımgöbeği tatlısı
Malzemeler :100 gr. margarin, 3 Adet yumurta, 1 paket kabartma tozu, 1 paket vanilya, Yeteri kadar un, Şerbet İçin: 1.5 su bardağı su, 750 gr. Şeker, Limon
Hazırlanışı
Önce şerbeti hazırlanarak soğumaya bırakılır.
Derince bir kaba eritilmiş margarin ve yumurtalar konup çırpılır. Daha sonra un, kabartma tozu ve vanilya ilave edilip karıştırılır. Ceviz büyüklüğünde hamur alınıp yuvarlanır ortasına fındık konup, bastırılır. Yağlanmış tepsiye dizilip 180 derecelik fırında hafif kızarana kadar pişirilir. Pişince üzerine şerbeti dökülür.

Bu tatlı hamaratlar sultanı anneme ait. Gerçi bu tatlıyı bayram için yapmamıştı. Bayramda başka lezzetler sundu bize. Ama bu tarif epeydir bekleyenler sırasında ve çok güzel bir tatlı olduğundan paylaşmak istedim. Sen tatlı yapmadın mı bayram için derseniz, yapmadım. Bayramda hiç misafirim olmuyor henüz :( her bayram ufak tefek hazırlıklar yaparım aslında ama dediğim gibi gelen giden olmaz pek. Bu nedenle bu bayram hazırlık yapmadım ama ne şanski bir iki misafir ağırladım :) Bu vesile ile herkesin bayramını birkez daha kutlarım.