31 Mayıs 2016 Salı

Ramazan geldi hoşgeldi

03.08.2012 tarihinde kızıma hamileyken yazdığım yazılardan biri :

Bir süredir siteye yazamadım. Aslında geçtiğimiz haftalarda onbir ayın sultanı Ramazan geldi hoşgeldi yazısı yazmayı istemiştim. Ama ben yazana kadar Ramazan’ı yarılamış olduk, 15 günü bitti bile. Küçüklüğümden beri çok severim bir başkadır Ramazan’ın keyfi.. Her ne kadar bu sene hamiş olduğumdan kimse bana gelmek istemese de kalabalık aile sofraları, insanın gözünü doyuran bol bereketli iftar menüleri, güllaç, sıcacık ramazan pidesi, Hacivat-Karagöz, uyanamadığınızı düşünüp kapınızı çalan komşular, sabır, hoşgörü daha birçok anlam taşıyor içinde.

Birde sahurun habercisi davulcular var değilmi? Bu sene farklı değiller mi sizcede? Tüm sempatime rağmen sinir olmuyor değilim hani, eskiden davulu çalıp giderlerdi, bazı günler maniler söyleyip bahşiş toplamaya gelirlerdi ama gece vakti değil di.  Bu sene kocaman seslerle uzun uzun maniler çok rahatsız edici. “Abilerim ablalarım kalktınız mı? Lambaları yaktınız mııııı?” Belediyeler eğitim vermiş diyorlar, versinde gecenin bir yarısı da bu kadar rahatsızlık vermeseler çok daha iyi olurdu. Ramazan hoşgörü, sabır ayıydı değilmi ;)..


Bu yıl Ramazan; fabrika 2 hafta tadilata girdiğinden 2 haftalık uzun bir tatil anlamına da geliyor benim için. Yani bugünden sonra benim için tatil zamanı.. Buz gibi karpuz ve mis kokulu kavun eşliğinde, yaz ve tatil iyiki geldin ne güzelsin..  Tatil geldi acaba nereye gitmeli? Yo yooo hayır bendeniz bu yıl hiçbiryere gitmeyi düşünmüyorum; yazlıkta bol dinlenmeli, tembel bir tatil hayalim var benim.
Zira hamilelik nedeniyle sadece karnım değil, ayaklarımda sürekli şişiyor ve büyüyor. 36 numara ayaklarıma korkarım 38 numara ayakkabı bile zor olacak. Son günlerde hem tombik bir karnım, hemde ayaklarım ve ellerim var. Çalışan hanımlarda sık rastlanan bir durummuş ama doktor kontrolümüzde detaylı soracağım. Sürekli oturuyorum çalışırken. Hani derler ya her hamilelik her doğumun başka hikayesi vardır, hepsi birbirinden farklıdır diye. Gerçekten doğruymuş. Oğlumdaki hamilelikten çok farklı bu hamileliğim. O zaman böyle problemler değil farklı problemler yaşamıştım üstelik onda da aynı işyerindeydim ve aynı işi yapıyordum. Yine de buna şükür diyorum, daha önemli sorunlar yaşamadıktan sonra her anne adayının katlanabileceği sıkıntılar bunlar.
Hamileliğimde 24. Haftaya giriyoruz. 16.Temmuz’daki doktor kontrolümüzde detaylı ultrasona girdik. Pek hevesli olmasa da abimizi de götürdük. Merakını gizlemeye çalışarak, gayet umursamaz bir tavırla baktı ekrana.. Bu ne böyle, burası neresi, saçı da yok bunun gibi yorumlar yaptı sürekli. Bir sonraki muayenemiz bayram sonrasına alındı. O zamana kadar tetanoz aşımızın ikincisi ve şeker testimiz var. İlk hamileliğimde şeker problemi yaşamıştım, bu hamileliğimde bununda farklılık göstermesini diliyorum.
Oğluşumda yaz tatiline devam ediyor. Her gün tatilin kaç günü kaldı anne diye soruyor, hiç bitmesin istiyor. Sabahları babası ile işe gitmek için evden ayrılırken sabahın serinliğide üzerine eklenince daha da tatlılaşan uykusunda bırakıyoruz onu.. Saçlarını okşuyorum, terlemiş alnını öpüyorum içime çekiyorum kokusunu, hiç gitmesin burnumdan kokusu bütün gün doping olsun bana işyerinde diye.. Bazende tam biz kapıdan çıkarken uyanıyor koşup kapıya geliyor, uyku mahmuru haliyle.. annecim öpeyim diyor. Ozamanda bütün gün gözümün önünde kapı önündeki o sahne..
Şimdilik bizden bu kadar herkese hayırlı Ramazanlar diliyorum.
Sevgiyle kalın..
3.8.2012

Küçük mevzuları takma sanatı

29.06.2012 tarihinde kızıma hamileyken yazdığım yazılardan biri :

Yeni yazımla herkese merhaba. Hani geçen haftaki yazımda değişken ruh halimi anlatmaya çalışmıştım. Geçen haftadan beri takılacak konu bulma çabalarıma devam ediyorum. Materyalde elimde çok olunca acayip yol aldım. Küçücük mevzulardan takacak birsürü konu bulabiliyorum. Bir süredir şeye taktım mesela, yazılarım için niye hiç yorum gelmiyor acaba? Acaba ben kendim çalıp kendim mi oynuyorum. Bir kişide mi okumadı ki benim yazılarımı? Hani alınganlık da hat safhada ya. Duygusalım ya ben özel durumumdan dolayı (bunu söyleyenlere de takıyorum ya neyse oda başka yazı konusu olsun) Yoksa diyorum çok mu kötü yazıyorum.
İşten çıkıp eve dönerken eşime en masum, en alınmış, en çocuksu halimle soruyorum. Dudakta hafif bükülmüş, kaşlar inmiş küçük emrah modundayım bu arada gözünüzde daha iyi canlanması açısından bu ayrıntılar. Benim yazılarımı okudun mu hiç? Evet evet hep okuyorum. Sence nasıllar? İyi. Hımm nasıl iyi? İyi işte yazıyorsun. Tamamda bana bir yorum bile gelmiyor neden acaba? O ana kadar politik verilen cevaplar unutulur biranda çözülünür ve gerçekler dökülür. Ama canım sende çok uzun yazıyorsun. Okuyayım diyorum siteye giriyorum yazının uzunluğunu bir görüyorum kapatıyorum. İşte gerçekler, işte bir yazımın bile eşim tarafından merak edilip okunmadığının ispatı. Ama şimdi ben mi alınganım, ben mi büyütüyorum bazı şeyleri yapılır mı yeni yazmaya başlamış, henüz bahar aylarını yaşayan bide üstüne hamiş olan bana.. Bende kısa yazmaya karar verdim. 5. yazım kısacık olacak diye oturdum klavyenin başına ama bir baktım 2 paragraf yazmışım bile ee benim daha anlatacaklarımda var ne olacak şimdi!
Neyse burada bu konuya nokta koymuş, mesajımı da vermiş olayım ;) Gelelim benim balşekeri oğluşuma. Geçen hafta 6 yaş gösterileri ve kep törenleri vardı. Bazı küçük aksiliklerle uzun süren bir tören oldu. Biz veliler uzun süre koltuklarda oturmak zorunda kaldık ama en çok çocukları merak ettik. Onca zaman hem acıkmış olabilirler, hemde küçücük odalarda sahne arkalarında nasıl beklediler diye. Bilmem siz nasıl düşünüyorsunuz ama bu durum bana acaba gerçekten gerek varmı bu gösterilere diye düşündürdü. Öncelikle, sahneye çıkmaya zorlayarak küçücük çocukların omuzlarına çok mu fazla yük bindiriyoruz, küçük yüreklerini çok mu yoruyoruz acaba? Bu gösteri için aylarca provalar yapılıyor. Biz anne babalar zaten çocuğumuza hayran hayran bakmaya, alkışlamaya, duygulanmaya hazır halde gidiyoruz gösteriye. Hiçbirşey yapmasalar sadece koşturup oynasalar bile büyük bir zevkle izleyebiliriz çocuklarımızı. Ayrıca bu gösteriler çocuğa ne katıyor ne kazandırıyor olabilir? Her çocuğu farklı etkiliyor da olabilir? Bu sorulara eğitimciler çok daha iyi cevaplar verebilirler mutlaka ama ben kendi adıma bu yıl biraz üzüldüm çocuklar için bukadar uzun ve sıkıntılı geçince. Ama oğlum sahneye çıkınca, nefesim kesildi sanki, elbette sahnede tüm çocuklar çok şekerdi ama sanırım her anne gibi benim gözlerim de algıda seçicilik yaptı sadece oğluma odaklandı. Kendisine öğretilen herşeyi gayet güzel sahneledi küçük kuzum. Sonunda da büyük final ve kepler havaya atıldı. 
Umarım hayatı boyunca unutmayacağı güzel anılar bırakmıştır bu gösteri çocuklarımız için. Okul anıları hiç unutulmaz ya umarım pozitif bir faaliyet olmuştur hepsi için. 2 yıl önce kreşe başlayan oğlum anaokulundan mezun oldu. Öğretmenimiz Şükran hanıma da çok alışmış ve güvenmiştik ayrılmak biraz buruk geldi kendi adıma, emeklerine sağlık, binlerce teşekkürler buradan da. Şimdi uzun bir yol var Umut’un önünde umarım hep iyi insanlar çıkar karşısına, hep başarılar kazanır. Daha nice kep törenlerini görürüz bizde gururlanırız anne babası olarak. 


Hamişten : Ayda bir doktor kontrolüm oluyor ama bu kontrolümde doktorum renkli ultrasona girip sonuçlarla gelmemi istedi. Tamda tatil dönemi renkli ultrason çekecek dr. 2 hafta izindeymiş. Doktorumda önemli olmadığını 1,5 ay sonra gelmemi söyledi. Bu durum beni etkiledi mi? Tabiki! Ben bir ay zor duruyorum 1,5 ay nasıl geçer diye taktım mı? Tabiki! 15 gün var daha randevuya bebişten haberler ancak o zamana..  
Bizden şimdilik bu kadar,
Sevgiyle kalın..

29.6.2012

Halet-i Ruhiyem

21.06.2012 tarihinde kızıma hamileyken yazdığım yazılardan biri :

Geçen hafta köşem boş kaldı, yazasım gelmedi. Konuşasım da yoktu hiç. Sanki kelime dağarcığım haleti ruhiyemi anlatmaya yeterli değildi. Hamilelik hormonlarından mı bilmem genelde optimist olmaya çalışan ben kolayca pesimist yönleri bulmaya pek bir eğilimli haldeyim. Son günlerde çok değişken bir ruh haline sahibim. Mutluluk, üzüntü, heyecan, korku, neşe, endişe hepsini bir arada yaşıyorum sanki. Kolayca da ağlar oldum herşeye. Sulugöz müyüm neyim? Gözyaşlarım için mutluyken, mutsuzken hiç farketmiyor, sanki kirpiklerimin ucunda sıraya girmiş bekliyor hepsi. Ben planlamayı severim hayata dair herşeyi. Organize olayım herşey benim düşündüğüm gibi gitsin isterim. Ama her zaman mümkün olmuyor bu. İnsanın başına hiç ummadığı şeyler gelebiliyor. Hayatı yönetmek neredeyse imkansız gibi. Ne tuhaf mutlulukla mutsuzluk, huzurla endişe, iyiyle kötü, beyazla siyah birbirine geçmiş sanki hayatta. Yaşanan kötü olaylar karşısında iyi taraflarını bulmayı seviyorum ben. En azından çaba gösteriyorum bunun için. Allah’a şükür diyorum hep, hani bunu yaşıyoruz ama en azından şunu yaşamıyoruz. Buna şükür, öyle ya ne hayatlar var bu halimize şükür.
Ama farkında olmadan biriktiriyorum sanırım. İyimserlik oyununu oynarken; küçük küçük sürekli biriktiriyorum. Hani ben çok güçlüyüm ya, iyi yönlerini görebilirim hayatın herşeyle baş edebilirim derken farkında olmadan kumbarayı dolduruyorum galiba.
Bu kadar karamsar yazdıktan sonra ne oldu ki bu kadar acaba demeyin. Başedilemeyecek türden değil, hayat koşuşturmacası içinde hemen hemen hepimizin yaşadıklarından. Aslında küçük şeyler.. Ama;
  • Ateşe küçük odunlar atılırsa alevler artarmış, büyük odunlar ateşi söndürebilirmiş.
  • Her küçük şey mutlaka işe yararmış, birçok küçük bir büyük edermiş
  • Sağanak dediğimiz küçük damlacıklardan ibaretmiş
  • Ufacık bir yağmur kocaman bir toz bulutunu yok edebilirmiş
  • Bütün hasat bir kıvılcım yüzünden elden gidebilirmiş
  • Büyük bir geminin batması için küçük bir delik yeterli imiş
  • Büyük makineleri küçük çarklar çalıştırırmış
  • Küçük başlangıçlar olmadan büyük sonuçların sağlandığı vaki değilmiş
Uzun lafın kısası aslında Küçük sandığımız birçok şey hayatımızı çok fazla etkileyebilirmiş.
Dolayısıyla benim küçük olumsuzları biriktirmeyi bırakıp, güzellikleri biriktirmeye başlamam gerekiyor yeniden.


Hamişten : Hamileliğimin 2. Tmister’ını yaşıyorum şuan. 4,5 aylık olduk. Her geçen gün biraz daha büyüyoruz, 6 yıl sonra tombik hallerime geri döndüm. Geçen doktor kontrolümüzde 3’lü testimizi olduk. Şimdilik herşey yolunda gidiyor. Endişeleri bir kenara bırakıp, şimdilik çok beceremesem de keyifli bir hamilelik geçirme çabasındayım. Doktorumuz bebeğimizin kıza benzediğini söyledi. Bakalım bir ay sonraki kontrolümüzde de aynı tahmin gelecekmi? Umutçum yine pek tepki vermedi kız kardeş konusuna, kesin mi dedi sadece. Tabi bizde isim krizi başladı bu arada. Bebeğin ismi ne olacak? Ben rüyamda gördüğüm İnci ismini çok istiyorum. Oğluşumuzda Allah aşkına o ismi koymayın diyor. Ana sınıfında bir arkadaşının ismi İnciymiş ve pek sevmiyorlar sanırım birbirlerini öyle anlaşılıyor ;) Çiçek koyalım diyor, çiçek olsun kardeşimin adı. “Kardeşim”  nasılda yakışıyor küçük ağzına.. Abinin ismi sevmesi bizim için çok önemli bakalım neye karar verebileceğiz.
Umutçumda anasınıfına gitmeye devam ediyor. Ay sonuna kadar sürecek okulları. Bu haftasonu mezuniyet törenleri olacak. 6 yaş keplerini giyecekler, gösteri yapacaklar. Şuan gösteri ile ilgili hiçbir tüyo alamadık. Heyecanla bekliyoruz.
Bizden şimdilik bu kadar,
Sevgiyle kalın..
21.06.2012