“Olmak ya da olmamak, işte bütün
mesele bu!” William Shakespeare’ın ünlü özdeyişi, basit bir tiyatral ifadeden
çok daha önemli derin bir anlamı barındırıyor içinde.
Yaşadığımız hayatın her
saniyesi süprizlerle dolu. Başladığımız ve bitirdiğimiz iki noktanın arasında,
planlanmamış gelişmelerle karşı karşıya kalıyoruz. Bunların bir kısmı hayal
bile etmediğimiz kadar güzel olabildiği gibi bir kısmı da hoş süprizler
olmayabilir.
Aslında başımıza gelen
tersliklere kötü demeden önce, bunu nasıl kullanabileceğimize ve büyük resimde
onların da kendimiz ve bütün için hayırlı bir sebeple olduğunu düşünürsek, daha
fazlasını görebilmeyi başarabilir miyiz?
Hem herşeyini bütün detayları ile bilerek
beklediğimiz bir hayat ne kadar keyifli olabilir?
Hayatı yaşarken, kontrolü
elden bırakmadan, çokta yaptığımız hesaplara saplantılı kalmadan ilerleyebilmek
gerekiyor.
Böyle rahat rahat yazıyorum ama aslında tüm bu yazdıklarım önce kendime öğüt niteliğinde, keşke bende hesapla kitapla uğraşırken anı kaçırmasam.
hayatımdaki kararlarda pek riske girmem ben.. tembelimdir de biraz..öyle binbir naz ederim karşıma çıkan olasılıklara
planlamadan ne bulacağımı bilmeden kararlar vermeyi sevmem.
planlamadan ne bulacağımı bilmeden kararlar vermeyi sevmem.
önümü görmeden yollara düşmem
ince eler sık dokurum ben.. bin kere düşünürüm karar vermeden önce..
bazende kurar kurar detaylarda boğulur kalırım..
olasılıkların en kötüsünü düşünürüm hep...
en ince ayrıntısına kadar planlarım.. başını sonunu yapacaklarımın..
riske girmeyi sevmem ben...
Oysa olasılıklarla dolu olan
hayata hazırlanmak mümkün müdür?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder