11 Mayıs 2016 Çarşamba

Aşk bazen kavuşamayacağını bile bile beklemektir.



Apollon sürekli aşk yaşayan bir tanrı, adı üstünde zaten aşk tanrısı. Mitolojik dönemde çapkınlıklarıyla ün salan Apollon bir gün kırlarda gezerken Okeanas’un kızı Klyte’yi görür ve hemen gönlünü kaptırır, kız ile hemen konuşma yollarını arayan Apollon hiç de zorlanmaz ve kıza ona aşık olduğunu söyler, kız başlarda naz etse de bir müddet sonra Apollona aşık olur, uzun bir süre sevgili olurlar. Apollon çapkın birisidir ve bu uzun ilişki onu çabuk sıkmıştır. Bir gün haber vermeden ansızın gider, zavallı kız günlerce onu bekler ama onun dönmeye hiç niyeti yoktur, her gün Apollonun yolunu gözleyen onun için gözyaşları döken kız bir gün ümitsiz bir şekilde dizleri üstüne çöker ve tanrılara dua eder, bu duası öyle içtendir ki onu tanrılar tanrısı Zeus duyar ve ona yardım etmeye karar verir. Ve bu talihsiz kıza yapılabilecek en iyi yardımın onu boyu Klyte gibi uzun, saçları onun gibi sarı güzel bir çiçeğe ''Günebakan çiçeğine'' dönüştürmek olacağını düşünür ve kızı günebakan çiçeğine dönüştürür, bunun sebebini anlamak ise hiç zor değildir çünkü bilindiği gibi Apollon bir Güneş tanrısıdır, Günebakan çiçeğine dönüşen kız her gün güneş doğduğunda yüzünü güneşe doğru çevirir ve onu gün boyu takip eder, akşam olup güneşin batma vakti geldiğinde de boynunu büküp bir sonraki gün için sabırsızlıkla bekler.

Bunların hepsi kulaktan kulağa yayılan uydurma hikayeler olabilir, 
yinede gerçeklik payı yok değil. Aşk bazen kavuşamayacağını bile bile beklemek değilmidir?
Kimbilir belki de bu çiçeğin bitkisinden elde edilen çekirdek olarak bildiğiniz bitkisinin siyah olmasının sebebi aslında kara bir sevdanın ürünü olmasıdır... Belki de günebakan çiçeçiğinin aşkına karşılık bulamadığı içindir hep mahzun ve boynu bükük duruşu.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder